Yükselen güneş, geceleri süsleyen yıldızlar, sabahları ötüşen kuşlar yalnızca Allah’ı anlatırken yaşamımızda ne denli Allah anlamlı? Allah hayatımızın neresinde? Hayatımız hassas bir ayar üzerinde seyrederken, minarelerimizde günde beş defa yükselen sesi gerçekten işitebiliyor muyuz? Camilerimizde, evimizde, işyerimizde muazzam tablolarda yazılan Allah ismini ne denli okuyup anlıyoruz?
Hayatımızı Allah ile inşa ederken yukarıdaki soruları ölçü almak zorundayız. Allah’ı ne denli tanıyoruz ve ne denli onu seviyoruz ve de ondan ne denli korkuyoruz? Bunları bilemek kulun kendisini bilmesi demektir. Allah’ı ancak Allah tanıtabilir. Biz O’nu başkasının dilinden değil, yalnızca O’nun kendisini tarifiyle ve izniyle bilebiliriz. O, kitabında kendisi birçok yerde bize tanıtır. O halde gelin beraber kendisini nasıl tanıttığına bakalım:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla:
1- De ki: "O, Allah'tır, bir tektir."
Rabbimiz kendisinin bir olduğu olduğunu, ondan başka ilah olmadığına, hayatımıza hâkim olanın yalnızca kendisi olduğunu buyurmuştur. Öte yandan yalnızlığın yalnızca Allah’a ait olduğunu bu ayetten anlayabiliriz. O halde şunu söyleyebiliriz: Allah’a hakkıyla iman eden, görür gibi Allah’a inanan bir kişi hiçbir zaman yalnız olduğunu hissetmez. Her zaman Allah’ın huzurunda olduğu aklındadır. Çünkü yalnızlık yalnızca Allah’a mahsustur. Böyle inanan bir kişinin hayatında çelişki asla olmaz. Onun hayatı her yerde aynıdır. Sabah ve gece namazlarına çakı gibi kalkar. Bu hayattan zevk alarak yaşar.
2-"Allah Samed'dir. (Her şey O'na muhtaçtır, o, hiçbir şeye muhtaç değildir.)"
Rabbimiz kendisinin hiçbir şeye muhtaç olmadığını söylerken, bizim her zaman muhtaç olduğumuzu söylüyor. Hayatımıza bir bakalım, hakikaten her salise bir muhtaç olarak yaşıyoruz. Her an havaya, nefes almaya alırken vermeye muhtacız. Aldığımız nefes bir nimet verirken başka biri nimet… Her zaman, hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’a her an muhtaç olduğunun bilincinde olan bir kul maruzatını da kime sunacağını çok iyi bilir ve asla ümitsiz olmaz.
3-Ondan çocuk olmamıştır (Kimsenin babası değildir). Kendisi de doğmamıştır (kimsenin çocuğu değildir)."
Rabbimiz, yeryüzünde kendisine çocuk isnat etmeye çalışan bazı ahmaklara bir şamar olarak bu ayetle bu cevap vermiştir. Aynı zamanda doğmadığını söyleyerek yine yalnızlığını ve kudretini tekrar vurgulamıştır. Hem farz edin ki –hâşâ- Allah’ın bir ailesi olsun. Neden Rabbimiz bunu bizden gizlemeye gerek duysun. Bizden mi çekinecek. Hadi gizledi. Eğer hakikaten O’nun bir ailesi olsaydı ve Allah da bunu yalanlamış olsaydı. Allah’ın ailesi karşı çıkardı. Mesela evladınız çıksa benim bir ailem yok dese yalnızca ben varım dese siz karşı çıkar onu yalanlamaz mısınız? Peki, bu güne kadar başka bir ilah ortaya çıkıp hâşâ ben Allah’ın ailesiyim dedi mi? Hâşâ binlerce defa hâşâ. Sadece kulların söylentileri var ortada o kadar.
4-"Hiçbir şey O'na denk ve benzer değildir."
Rabbimiz, hiçbir şeyin kendisine benzemediğini söylerken biz şunu anlayabiliriz: Bütün yaratılmışların hiçbiri ne Allah’a benziyor ne de ona denktir. Zaten Allah’tan gayrisi mahlûktur, yaratılmıştır. Hayatımızda aklımıza gelen bütün Allah tasvirleri yanlıştır. Allah değildir. Allah’a şekil düşünmek anlamsızdır.
İhlâs süresinde Allah’ı tanımaya çalıştık. Günümüze gelince İslam toplumumuzda şunu görüyorum: Allah, maalesef hayatımızda bir aksesuar. Hâlbuki Allah hayatımızın en zerresinde olmalıydı ki ıslah olalım. Bu gün karşıma öyle namaz insanlar çıkıyor ki “gök Allah’ın yer ise devletindir” diyebiliyor. Yani biz secde ettiğimiz Allah’ı tam olarak tanımıyoruz. Sonuç olarak ettiğimiz secde de yerini bulmuyor.
Hayatımızın her zerresine, her anına Allah’ın hâkimiyeti sinmediği sürece dilimizle ne kadar hüküm ancak Allah’ındır dersek, elimizle ne kadar yazarsak, her tarafı Allah’ın ismi ile donatırsak… Ne yaparsak yapalım sadece kendimizi aldatmış oluruz. Vesselam.
Osman KILINÇ 02.04.07
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder