Şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Nisan 2008 Pazartesi

Mona Rosa Efsanesi video izle, dinle, istersen oku..

MONA ROSA



Mona roza siyah güler ak güller
Geyve’nin gülleri beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah senin yüzünden kana batacak
Mona roza siyah güller ak güller

Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona roza bu gün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar

Açma pencereni perdelerini çek
Mona roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla mona roza benbir deliyim
Açma pencereni perdelerini çek

Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığına
Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi
Seni hatırlatır her zaman bana
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi

Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallarda durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ellerin ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli olur bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ve parmakların

Zaman nede çabuk geçiyor mona
Saat on ikidir söndü lambalar
Uyuda turnalar gelsin rüyana
Bakma göğe tuhaf tuhaf bu kadar
Zaman nede çabuk geçiyor mona

Akşamları gelir incir kuşları
Konarlar bahçemin incirlerine
Kiminin rengi ak kiminin sarı
Ah beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları

Ki ben mona roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında

Kırgın kırgın bakma yüzüme roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım uymaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme roza

Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir garip bir soğuk bir mavi sızı
Alev alev sardı her yanımı
Artık inan bana muhacir kızı

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyveler sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı geceye güne
Altın bilezikler o kokulu ten

Mona roza siyah güler ak güller
Geyve’nin gülleri beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah senin yüzünden kana batacak
Mona roza siyah güller ak güller


Efsane şiir Mona Rosa nedir? neden yazıldı.

Belki de mahşeri kalabalığa okunan bu şiirin hangi hislerle yazıldığını tahmin bile edemezsiniz? Bilinen gerçekleri arda, arda sıralamak sizleri aydınlatabilir. Dilenirse şairimiz hakkında kısaca bilgi vererek konuya girmek istiyorum.
Şöyle ki; şiirimizin yazarı Sezai Karakoç ilk, ortaokulu ve liseyi Diyarbakır, Gaziantep, K.Maraş’ta tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal bilimler fakültesini kazanır. Ve gider, gider ama başına geleceklerden veya başına getireceği olaylardan habersizdir.
Neden sonra başlar okula dersler devam ederken şairimim gönlünü kaptırır bir muhacir kızına ve işte bütün mesele başlar, başlar ki ne başlar. Sonu olmayan bir başlangıçtır. Kısa bir süreden sonra dayanamaz ve kendini o kıza açmaya karar verir. Uzun bir tasavvurdan sonra İstediği gibi yapar ve gönlünde biriktirdiği aşkı artık kaldıramaz olmuştur. Teklifine ret cevabı alma riski yüksek olduğu halde bırakır kendini uçsuz bir ummana.istediği cevabı alamamıştır, bu samimi Anadolu çocuğu kırılmıştır işte o an. Lakin bu kırgınlık uzun sürmez (çünkü uzunu daha başlamamıştır.) azimle tekrar deneyecektir. Lakin istediği gibi hiç olmayacaktır. Ve bu hep böyle sürer gider. Ta ki gelir, gelir ve bir yerde tıkanır işte bu tıkandığı yer 4. sınıf olur. Ama o samimi delikanlı hiç pes etmemiştir. Tam dört yıl hep istemiştir onu, kendinden. Ama istediği hiç olmamıştır. Belkide bir gün olacaktır.! Artık okul bitmek üzeredir. Tam dört yıl geçmiştir. Geçmiştir, ya delmişte geçmiştir kimi sineleri.
Mezuniyet merasimi düzenlenmektedir Ankara üniversitesinde öğrenciler 4 yılın yorgunluğunu, bitirmenin sevinciyle bu merasimde birleştirecektir. Lakin birleştiremeyenlerde vardır o mahşeri kalabalıkta onlar gerçekle yapışmış yüreklerini koyacaklardır ortaya. İşte burada Sezai Karakoç onların hepsine tercüman olacaktır o mükemmel ve emsalsiz sevgisiyle .
Bu program da Sezai Karakoç yazdığı şiiriyle yerini almıştır. Ve de işte o beklenen an gelir çatar. O yılların gerçekleri bir şamar gibi patlar ortada ve sesi yankılanır Ankara sokaklarında.
Sezai Karakoç anons edilir. Yazdığı şiiri okumak üzere. Ankara siyasalın önü ana baba günü gibidir herkes ordadır bütün hocalar öğrenciler ve hatta misafirler lebalep dolup taşmıştır. Merasim alanı. Sezai Karakoç şöyle bir kalabalığa bakar o buğulu gözlerle, gönlünde yer alamadığı insanı aramaktadır mahşeri kalabalık içinde ve şiirini okumaya başlar.

Mona roza siyah güler ak güller
Geyve’nin gülleri beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah senin yüzünden kana batacak
Mona roza siyah güller ak güller …

Şiir bitene kadar kalabalıktan hiç ses gelmez olur, ta ki son kıtayı okuyana dek ve kalabalıkta müthiş bir uğultu patlar. Herkes bir birine bir şeyler sormaktadır ama sadece bilinen bir gerçek var ki herkes bu şiirden çok etkilenmiştir hele biri var ki gönlünde fırtınalar kopmuştur tam dört yıl sonra geçte olsa anlamıştır ve işte o uğultunun arasından bir kız öğrenci sıyrılır kürsüye yaklaşır dört yılı harabeden ve sonrasını da edecek olan kişidir o, o MUAZZEZ AKKAYA’ dır. Ağlayarak ve yalvarmalı bir sesiyle
-ben seni kabul ediyorum der.
Ama çok geçtir artık çünkü bu samimi genciz bu ağır aşka dayanacak takati kalmamıştır kürsüye dönerek -şimdi de ben kabul etmiyorum der
ne derece yürekten gelerek söylediği tartışılır ama beklide bir intikamdır ,beklide ilk defa gururu aşkının önüne geçmiştir delikanlının Ve bir daha Muazzez Akkaya’yı hiç kimse görmemiştir çünkü o ret cevabının ardında intihar etmiştir. Doğruyu geç bulup erken kaybetmek buna denir galiba
Şimdi Sezai Karakoç 65-70 yaşlarında ve hiç evlenmemiş hiç gönlüdeki o muazzam yere dokunmamıştır. Size şimdi bir sır veriyorum Mona Rosa şiirinin kıtalarının ilk harfleri onun ismini veriyor.

23 Ocak 2008 Çarşamba

Zalim

Günleri karıştırır oldum
Dert ve çile ile doldum
Mutluluk istedim bir yudum
Vermedin vermiyorsun be ZALİM

Gelir diye yollarını gözledim
Hasret halkama bir daha ekledim
Gelirsin diye çok bekledim
Gelmedin gelmiyorsun be ZALİM

Seni kazanmak için
Kaybettiğim seneleri

Seni sevmek için
Yüreğimin çektiğini

Güzel bir an için
Ömrümden geçen günlerimi

Verebilirmisin be zalim
Yanıp giden gençliğimi...

Yalancı Bahar

Mutluluk sıkışmışken zamanın çıkmazlarında,
Saatim hep aynı kedere ayarlıyken,
Hüzün aşıkken bakışlarıma,
Yalancı baharlar, gözyaşı getiriyorlar kapıma,
Aldanıyorum umut maskesi takmış, hıçkırıklara.

Yıllar umursamaz ve hovardayken,
Yaşadığım her aşk bir savaş, her savaş bir yıkımken,
Yorgun bedenimin ayrılığa daha borcu bitmemişken,
Düşüncen tüm benliğime sinmişken,
Hayat, dikenli tellerini örüyor üzerimde,
Kurtulmaya çalıştıkça sensizlik kanıyorum,
Kanadıkça kurtulmaya çalışıyorum.

Kalbimi sökerken yerinden, ellerinle,
Nefessiz bırakırken, karanlık dar odalarda,
Savururken bedenimi acımasızca, rüzgarınla,
Bakışların sabır olup çıkıyor karşıma,
Kızamıyorum, azar azar yok olmama rağmen sana...

Vefasız Dünya

Bir şiir yazsaydım sana
Sana ve aşkımıza
Bazen gerçek bazen hayal
Dökseydim mısralara

Bir hayaldi belki yaşananlar
Kimi zaman hüzünlü anlar
Kimi zaman acı dolu dakikalar
Bitmez dediğimiz mutluluklar

Keşke olsaydın yanı başımda
Okşasaydım saçlarını doya doya
Dalsaydım yeşil gözlerinde ufuklara
Tenin tenimde, elim elimde

Yok güzelim yok
Bu dünyayı bize gördüler çok
Neden diye sorulan soruya cevap yok
Vefasız dünyanın düzeni yok...

Unutulmuyor

Kalbim dedim,peşinden aşk geldi
Ne kadar mücadele etsem de yüreğimle
Bozkırlarda ki yangınlar misali yanıyor
Adın dökülüyor dudaklarımdan
Cümlelere sığdıramıyorum
Ve unutulmuyor işte
Çok sevilmişse sevilenin adı

Bu ömrün ezberindedir
Bu hecenin(aşk) bütün harfleri
Eskimiş anılar kalıyor geriye
Bir de gözlerindeki gökyüzü
Ne kadar unutmayı istesem de
Unutulmuyor işte
Çok sevilmişse sevilenin adı...

Susma

Herkes sevebilirmiş kendini seveni
İmkansızı sevmekmiş daha önemlisi
Önemli olan imkansıza sevdirmekmiş kendini
Kalbin beni hedef alıyor, benimki başka kalbi
Nasıl çözeriz bu denklemi
Susma, söyle sevgili
Vicdanım rahat eder mi, imkansıza koşarken
Nasıl mutlu oluruz seninle
Aklımda o varken
Asıl sevgi, izin vermek mi gitmeme
Bile bile kalbini yerinden sökerken
Susma söyle sevgili
Kalbim gözlerimin önünde
Sürüklüyor bedenimi bilmediğim yerlere
Yol gösterir misin karanlık gecelerde
Susma söyle sevgili...

Sev Beni

Bir gün yürürsen ardımdan
adı önemsiz bir şehrin
romana konu olmamış sokaklarında
misket oynayan çocuklarda gör beni
minik ellerindeki oyun taşlarıyım
yolcu çağıran muavinin sesinde duy beni
arka koltukta
parası elinde genç kızın mahsun bakışıyım
liseli kızın endamında sev beni
kitap arasında sakladığı delikanlı resmiyim...

Senin Gibi

Aşkı bakışlarında aradım yıllar yılı
Andım ismini ta sabahlara kadar
Bilki seni ölümsüz bir aşkla sevmişim
Gönül tahtına eş seçtim bir güzel senin gibi

Kazıdımda ismini kalbimin has yerine
Yıkadım gözlerimden dökülen yaşlarla
İçtim ta fecre kadar onları yudum yudum
Gönlüme eş aradım bir güzel senin gibi

Elbet gönüllerde birgün sabah olacak
Bizim şu ruhumuz aydınlıkla dolacak
Dökülen gözyaşları kuruyacak duracak
Ve eş olacak bana bir güzel senin gibi...

Sen

Çamlı dağlarda ağaran şafak
Duru gönüllerin nilüferisin
Engin ovada sararan başak
Umut kaynağı, alınterisin
Gökte yıldızsın, uykularda düş
Yeşil ekinsin sen beyaz gümüş
Mavi denizsin sise bürünmüş
Sevda sırrının düğümlerisin
Her güzelliğin canlı sergisi
Kalb yarasının emin sargısı
Benim dileğim, Hakk'ın vergisi
Gönlümde saplı aşk hançerisin
Koyu gölgesin yaz sıcağında
Olgun meyvesin dal kucağında
Korsun, alevsin aşk ocağında
Gadir Allah'ın şaheserisin
Bensin gel gör ki ben sen değilim
Benim düşünce ruhum ve dilim
Benim gözlerim, ayağım, elim
Emin ol, sen bana benden berisin...

Rüya

Kapım çalınsa,
Bir bahar sabahı.
Pembeleşen bulutların arasından,
Gökmavisi libasınla çıkıversen karşıma.
Altın sarısı saçların,
Düşmüş olsa omuzlarına..
Sabah vakti gibi,
Tabtaze teninde bir çiğ tanesi görsem.
O çağla yeşili gözlerin,
Yeni doğan bir gün gibi,
Açılsa yavaş yavaş.
Güneşin ilk ışıklarıyla açılan gonce dudakların,
Birşeyler söylese hep yavaş yavaş.
Yok! Ama sus!
Bir şey söleme.
Seni bu halinle seyretmek istiyorum,
Senelerce...

Oyunmuş

Hayatın gerçeğiymiş seni benden çalan
Kurduğum hayalmiş seni bana bağlayan
Uyandım ya karanlıklar içinde ansızın
Oyunmuş kapalı gözler ardındakiler

Ölmeden dünya gözüyle görsem son defa
Ağlama ardımdan inan unuturum ben
Çektiklerim cilvesiymiş hayatın derim
Ağlama ardımdan ağlama unuturum

Zaten hiç mutlu olmadım ki şu dünyada
Şansım yokmuş anamdan doğduğumdan beri
Belki güler dedim kader bir gün banada
Gülmedi iki gözüm boşver sen aldırma...

Merhaba

Kaybetsekte anılarımızdaki,düşlerimizdeki
yüreğimizdeki sevgileri,
kucak açıyor dünyaya
yeni doğan bir can bir gül, toprağa ekilen tohum.
Merhaba demiş inadına yaşamak istercesine
yıpranmadan yıpratılmadan sevgiler.
Sadece geceleyin olmuştur
kayıp giden bir yıldızın hissettiğimiz varlığı geceleyin olmuştur
düşlerimizin saflık ayarı ve geceleyin görmüşüzdür
en güzel rüyalarımızı.
Derin uykularımızda,
en duygulu seni seviyorum
sözcüğünü işitmişizdir analarımızdan...

Merdiven

Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak

Sular sarardı yüzün perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta

Eğilmiş arza kanar muttasıl kanar güller
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller
Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer

Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...

Korkuyorum

Yağmuru seviyorum diyorsun,
yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun.
Güneşi seviyorum diyorsun,
güneş açınca gölgeye kaçıyorsun.
Rüzgarı seviyorum diyorsun,
rüzgar çıkınca pencereni kapatıyorsun.
İşte,bunun için korkuyorum;
Beni de sevdiğini söylüyorsun...

Kervan

Aç da, kirpik denen tül perdeleri,
Şenlensin, gönlümün göz zedeleri,
Seni kokladığım ilk günden beri,
Güllerin havası mis gelir, bana.

Şikâyeti olmaz, gönlümün dardan,
Özlem, hüzün yüklü, kör tuzaklardan.
Gecenin bir vakti çok uzaklardan,
Sevgi fısıldayan ses gelir, bana.

Gerçek bir sevgide bulunmaz, hile,
Sevda kervanının yüküdür, çile.
Olmadığın bayram günleri bile,
Cenaze evinde yas gelir, bana...

Kaderimsin

sen kader nedir bilirmisin
sen benim kaderimsin
kaderi allah yaratmış
sen silemezsin

bana öyle bakma ne olursun
bu kadar kalpsiz olamazsın
şu canımı sen mi verdin
bir bakışta alacaksın

bu can senin oyuncağın
biraz daha oynarsan ellerinde kalacağım
canın sağolsun kaderim
ellerinde ölümü seve seve kabul ederim...

İlk Defa

Biliyorum ki okuyacaksın yine bu şiirimi
Biliyorum ki yine kendinden bir şeyler arayacaksın
Her mısrada kendini bulmaya çalışacaksın
Bu sefer aldanıyorsun aşkım
Bu şiir sen olmayan duygularla yazılıyor
Sensizliği koyuyorum bu şiire
İlk defa seni anlatmıyorum, seni anmıyorum
Sensizliği kabullenip
Devam ediyorum hayatıma
Bence yorulma artık boşuna
Arama kendini
Ne benim satırlarımda
Ne de kaybolan ruhumda...

Hikayemiz

Bir güneşti gördüğüm dağlar ardında
Uzanıp gittiğim yollar ateşti sanki
Tuttuğum ellerde dostluk saklı bağrımda
Yürüyüp gittiğim yollar ateşti sanki
Bir volkandı içimizde coşan nehirler
Coştukça umutlar hep taşardı sanki

Ne oldu bize güneşe neden doğmuyor
Uzun uzak gecelerde sabah olmuyor

İşte bizim hikayemiz hep böyle gider
Umutlar hep gecelerde yol olur gider
İşte bizim hikayemiz burada biter
Aydınlıklar karanlıkta yol olur gider
İşte bizim hikayemiz burada biter
Umutlar hep gecelerde yol olur gider...

Hayran

Som sevgiyi süzdüğün gözlerine hayranım
Hayranım dudağında şimşek çakan gülüşe.
Gülüşe adak gerek, fedâ olsun bu canım
Canım senin, ne olur, bitmez sevgiyle döşe!

Döşe, alev de olsa, kül olayım sevdânla
Sevdânla yok olmaya tiryâkiyim ezelden
Ezelden ruhumuzdur aşka susayan, anla
Anla, sensiz farksızım savrulan bir gazelden.

Gazelden inlemeler, çığlıklar ve gözyaşı
Gözyaşı, yansıması, tutuştuğum hasretin!
Hasretin, yüreğimle ayrılığın savaşı
Savaşı kaybetmesi, köleliği, gurbetin.

Gurbetin esiriyim, sılaya uzak diyar
Diyar diyar sürgüne gönderme zor sensizlik!
Sensizlik kâbus gibi hayallerimi kıyar
Kıyar kıymaz ebedi yurdum olur sessizlik!

Sessizlik ve sensizlik fark etmez benim için
İçin rahat ederse yap geleni elinden
Elinden yaşayayım en güzelini linçin
Linçin ile dağılmak azad olmak çölünden.

Çölünden çıkmak değil, orda kalmak merâmım
Merâmım ebede dek bende olmak gözüne
Yüzüne bir bakınca dağılır derdim, gamım
Gamım sensiz kalmaktır, esirin et yüzüne.

Yüzüne her bakışım derunimi donatsın
Donatsın oya gibi aşk kokan o bakışlar
O bakışlar baktıkça yüreğimi kanatsın
Kanatsın, sana gelmek arzusuyla can atsın!!!